28 Eylül 2015 Pazartesi

Bakınız ne yaptım...

Soldaki resimle pinterestte karşılaştım, çok hoşuma gitti, defter kapağı süslemede kullanabilir diye düşündüm ve hemen denedim:) Gördüğünüz gibi pek bir benzerlik yakalayamadım:)) Tahminimce bunun sebebi işlemenin esas boyutunun benimkinden çok daha büyük olması, sap kısmındaki kum boncukların ne kadar küçük göründüğünden anlayabiliyoruz aslında bunu, yani en azından benim tahminim bu, yoksa o kadar küçük boncuk olduğunu sanmıyorum?. Neyse bir dahaki sefere artık diyelim, yine de bunu düşündüğüm gibi defter kapaklarımda kullanabilirim:)

22 Eylül 2015 Salı

Ookami Shoujo to kuro ouji - Wolf Girl & Black Prince

12 bölümlük dizimiz 2014 yapımı olup yine okul- romantik türünde. Shinohara kızımız yeni sınıfında yalnız kalmamak için yeni tanıştığı kız arkadaşlarına erkek arkadaşı olduğu yalanını söyler. Kendisine inanmayan arkadaşlarını inandırmak için de rastgele bir fotoğraf .ekip resimdeki kişinin erkek arkadaşı olduğunu söyler. Ama resimdeki kişi okul arkadaşı Sata çıkar. Yalanı ortaya çıkmasın diye Sata ile konuşup durumu anlatır. Sata onun erkek arkadaşı gibi davranmayı kabul eder, tek şartla; Shinohara onun köpeği olacaktır. Sata başkalarının yanında Shinohara'ya harika bir sevgili gibi davransa da yalnız olduklarında çok kaba davranır. Yine de sonunda Shinohara ona aşık olur. Sata'nın bitmeyen odunlukları ile Shinohara'nın bitmeyen "saflıkları" zaman zaman sinir bozuyor. Konu bilindik de olsa 12 bölüm olmasından dolayı çok sıkmıyor, ayrıca müziklerini ve jeneriklerini çok sevdim bu animenin. Kısacası süper diyemesem de bu seri benden geçer not alıyor, keyifli izlemeler:)

Resim:http://static.tumblr.com/4c5d3ea135d889e8a1cf91622936ab71/mn42umz/brsncl8y2/tumblr_static_aslt9sfti0w0w4go0wgs0scwk.jpg

16 Eylül 2015 Çarşamba

Stephen King - O

Blogumu takip edenler Stephen King'in büyük bir hayranı olduğumu bilirler. Yazarın okumadığım sadece bir kaç kitabından biriydi O, ama demek ki kısmet bir kaç ay önce çıkan 1200 küsur sayfalık sansürsüz tam metineymiş. 1985 yılında yazılan kitap bana öyle "tam" geldi ki yaklaşık 400 sayfalık standart metinde nerelerin atılmış olabileceğini tahmin bile edemedim. Kitabı boyutları nedeniyle sadece evde okuyabildim, bu yüzden okumam biraz uzun sürdü, ama böylece yazarın evreninde biraz daha fazla kalmış oldum:) Romanımız yazarın diğer pek çok kitabı gibi Derry'de geçiyor. Kahramanlarımız (1958'de) bir takım tesadüfi olaylarla bir araya gelen 7 küçük arkadaş. Palyaço Pennywise veya diğer adıyla "O" Derry'e geri gelmiştir, sadece çocukların fark edebildiği bu yaratık çocuklarla beslenir ve 7 küçük arkadaşımızın onun peşine düşmek için yeterince sebebi vardır. 1958'de O'nu deliğine geri göndermeyi başaran arkadaşlar bir söz verirler, eğer O geri dönerse onlar da onu yok etmek için Derry'e geri geleceklerdir. Bir gün, neredeyse 30 yıl sonra, 1985'de, o telefon gelir ve arkadaşlar sözlerini yerine getirmek için geri dönerler, çünkü her şey yeniden başlamıştır. Stephen King gerçekten harika bir kitap yazmış, çocukların arkadaşlığı kitabın odak noktası diyebilirim, bana buradaki arkadaşlık Rüya Avcısı kitabını hatırlattı (bir de Süper 8 filmini:). Yazarın duyguları anlatışı her zamanki gibi muhteşem. 1200 sayfayı da merakla okuyacaksınız. Stephen King hayranlarına şiddetle tavsiye ederim. Keyifli okumalar:)

11 Eylül 2015 Cuma

Doktor March'ın Dört Oğlu- Brigitte Aubert

İşte 1956 doğumlu Fransız polisiye yazarı Brigitte Aubert! Patricia Highsmith'e benzettim ben kendisini, özellikle de tarzını. Üretken bir yazar, Doktor March'ın Dört Oğlu'da yazarın ilk kitabı. Metis Yayınları'ndan çıkan kitap 163 sayfa, katil ve katilin peşindeki hizmetçinin birbirini takip eden günlüklerinden oluşuyor, hem biçim hem de konu olarak oldukça hoş. Doktor March'ın dördüz oğullarından biri öldürmeyi seven bir katildir, sürekli cinayet işler ve üstelik bunu yazma arzusu da duyar, yalnız yakalanma korkusundan dolayı kim olduğunu açıkça söylemez, sadece birbirinin tıpa tıp aynı dördüzlerden biri olduğunu söyler. Evin hizmetçisi Jeanie bu günlüğü bulur ve durumun ciddiyetini görünce katilin kim olduğunu bulmayı kafasına koyar. Katil Jeanie'nin kendisinin peşinde olduğunu anlayınca, o da Jeanie'nin peşine düşer. Özellikle Jeanie'nin üslubu oldukça eğlenceli, hem okuduğunuzdan keyif alıyorsunuz hem de katilin kim olduğunu merak edip duruyorsunuz. Ortalardaki bir ipucu size katili tahmin ettiriyor ama yine de çok güzel bir kitaptı. Tavisye ederim, keyifli okumalar:)

Not:
Deep Tone arkadaşımın yorumuyla fark ettim, yazımda belirtmeyi unutmuşum, bu güzel kitabı da zevklerimizin ortak olduğu çok sevgili blogger arkadaşım Biblio'nun sayesinde okudum.
Resim: http://www.metiskitap.com/ExternalFiles/Domain/68.png

2 Eylül 2015 Çarşamba

Frambuazlı Hayat - Deep Tone

Çok sevgili blogger arkadaşım Deep Tone kısa zaman içinde üçüncü kitabını çıkartıp biz takipçilerin sevindirdi. Yazarın bundan önceki kitapları "Sade ve Derin" ile "Derin Mavi" isimli kitaplarından daha önce bahsetmiştik zaten. Temmuz 2015’de basılan kitap bu sefer Gece Kitaplığı’ndan çıkmış. Kitap kapağındaki fotoğrafı yazarımız Alaçatı’da kendisi çekmiş, gerçekten de Frambuazlı Hayat ismine yakışır frambuaz tadında bir resim bence:) 214 sayfadan oluşan kitabın alt başlığı “Sade Yaşam Mavi Düşler Derin İzler”. Zihnimiz bu kelimeleri ikili ikili gruplandırıp kendiliğinden araya virgül koysa da bence yazar burada özellikle virgül kullanmayıp serbestçe bağlamış kelimeleri. Zaten Deep Tone'un en büyük özelliklerinden biri de bence bu serbest çağrışımlara uygun şekilde yazması, okura da yaratıcılık anlamında iş düşüyor burada. Evet kitap sanat, kültür, insan, yaşam, gelişim, mevsimler: yaz (yazarın en sevdiği mevsim:), müzik, yansımalar, düşünceler ve denemeler gibi bölümlerinden oluşuyor.

Sanat, kültür, müzik, sinema, edebiyat zaten Deep Tone’un birincil konuları, okurlarına kitabında pek çok filmden ve sanatçıdan bahsederek yeni keşifler yapma olanağı sunuyor. Yansımalar kısmında ise kurgusal kesitlerle pek çok farklı konuyu işlemiş. Zaten blogunun takipçileri onun bu yazım tarzına aşina. Denemeler kısmında da şiirsel bir dil kullanmış, çok sevdim:)

Bu yazılarda yazarın birikimini görebiliyoruz, birikim bir yana çok kendine has bir uslübu var, hayata herkesten farklı baktığı anlaşılıyor. Bir kere, bizim görüp geçtiğimiz ayrıntılar Deep Tone ilham kaynağı olabiliyor. Her zamanki gibi okuyup geçilecek değil üzerinde düşünülecek, hatta ilham alınacak, hatta hatta hayata bakşınızı değiştirebilecek şeyler yazmış Deep Tone. Çok sevdiğim iyi kalpli arkadaşım için her şeyin güzel olmasını diliyorum ve sıkı bir okuru olarak da en kısa zamanda yeni kitaplarını okumayı diliyorum:)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...