30 Kasım 2011 Çarşamba

Vampir Öpücükleri- Kan Akrabaları


Bir kaç ay önce Renkli Kitap Güngör'den hediye kazanmıştım, hediyem Tokyopop'tan Vampir Öpücükleri manga serisinin ilk kitabı Kan Akrabaları'ydı. İlk defa manga okudum. Konusundan bahsedersek, Raven Madison, Dullsville Koleji'ne giden gotik bir genç kızdır, erkek arkadaşı Alexander Sterling isminde yakışıklı bir vampirdir. Alexander, Raven'ı öyle çok sevmektedir ki onun yanındayken iç güdülerine engel olması çok da zor olmaz. Mutlu çift hayatlarına devam ederken bir gün Alexander'in kendisi gibi olmayan akrabaları büyükannelerinin mirası olan ölümsüzlük kanı içeren şişeleri aramak üzere ortaya çıkarlar. Onlarla tatsız bir şekilde tanışan Raven ise bir de onunla aynı okula kayıt olduklarını görünce ne yapacağını şaşırır. Bu tehlikeli yakınlaşmada en büyük koruyucusu Alexander olacaktır. Bu sayıda pek görmesek de Raven'ın en yakın arkadaşı Becky Miller'dır ve ilerleyen sayılarda hikayeye dahil olacaktır. Bir iki saatte okuyabileceğiniz hoş bir mangaydı, gotik Raven'ın çizimleri gerçekten hoştu. Manga severlere, özellikle romantik vampir hiyayelerine meraklılara tavsiye olunur:)

23 Kasım 2011 Çarşamba

Yeniçarşım.com ile Evden Çıkmadan Çarşıya Çıkıyoruz!

Ekim ayından bu yana yayında olan Yeniçarşım.com, alışkın olduğumuz e-ticaret sitelerinden oldukça farklı. Site şimdiden sloganı olan “Evden çıkmadan çarşıya çık” mottosunu fazlasıyla yerine getiriyor. Çünkü şimdiden Yeniçarşım.com’da yüzlerce mağaza var ve siz dilediğiniz ürünü bu mağazalar arasından seçerek kolaylıkla satın alabiliyorsunuz. Üstelik, internetten alışveriş yaparken en çok çekindiğimiz “güvenlik” engelini Hürriyet Güvenli Alışveriş Sistemi ile çözmüşler. Sistemi açıklayan video:



Yeniçarşım.com’un diğer alışveriş sitelerinden önemli farkları var. Platformun en belirgin karakteristiği olan alıcı ile satıcıyı bir araya getirme stratejisi, satıcıların (mağazaların) ticari kuruluş olması gibi akıllıca bir taktikle desteklenerek, son derece başarılı bir sistem getirilmiş durumda. Yeniçarşım.com’da satış yapan her mağaza, ticari unvana sahip, fatura kesen ve dolayısıyla garantili ürün satan mağazalar. Bu sayede aynı ürünü birden fazla mağaza arasından güvenle seçerek satın alabiliyorsunuz. Herhangi bir problemde “Hürriyet Güvenli Alışveriş Sistemi” ve Yeniçarşım’ın başarılı müşteri hizmetleri departmanı hizmetinizde.

www.yenicarsim.com'da 24 farklı kategoride onbinlerce ürün bulunuyor. Giyimden aksesuara, elektronikten beyaz eşyaya kadar aradığınız her şey Yeniçarşım.com’da.

Ayrıca, www.facebook.com/yenicarsim ve www.twitter.com/yenicarsim adreslerinden ise Yeniçarşım’ı takip edebilir, kampanya ve fırsatlardan haberdar olabilirsiniz.

Bir bumads advertorial içeriğidir.

22 Kasım 2011 Salı

Şefkatli Gece - F. Scott Fitzgerald


Son okuduğum kitap, F. Scott Fitzgerald'ın Şefkatli Gece(1934)isimli romanı. Yazarın daha önce Muhteşem Gatsby(1925)'sini okumuştum, bir de bir hikaye kitabını. Benjamin Button'ın Tuhaf Hikayesi'nin de filmini seyretmiştim. Bu arada Muhteşem Gatsby de tekrar filme alınıyor, şu an çekim aşamasında ve baş rollerde Leonardo di Caprio ve Carrey Mulligan oynuyor, bu filmi merakla bekliyorum.

Dediğim gibi, yazar son derece orijinal romanlara imza atmış, dolayısıyla Şefkatli Gece'ye başlarken beklentilerim yüksekti, en azından yine orijinal bir hikaye ile karşılaşacağımı düşünüyorumdum. Neyse bu değerlendirmeyi yapmadan önce kısaca hikayeye bakalım.

Kitap genç bir ruh doktoru olan Richard Diver'in ve Nicole'ün hayatlarını anlatıyor. 1. Dünya Savaşı'nda genç kızlar tanımadıkları askerlere moral vermek amacıyla mektup yazıyorlardı, o günlerde babasının tacizine uğramış 18 yaşındaki Nicole, Dohmler Kliniği'nde yatıyordu, hem çok zengin hem de büyüleyici bir zerafet ve güzelliğe sahipti, daha önce tanımadığı askeri görevli doktor Richard'a mektuplar yazmaya başladı. Richard'ın arkadaşı doktor Franz da Dohmler Kliniği'nde çalışıyordu. Yakışıklı bir adam olan Richard, Nicole'ü görür görmez çok beğendi, kendisi de 26 yaşındaydı. Ancak bu kızı ne kadar beğense de birlikte olmaları pek mümkün görünmüyordu, nihayetinde bu güzel kızın akıl sağlığı çok da yeride değildi. Üstelik ailesi zengin değildi, diğer taraftan çok hırslıydı ve mesleğinde yükselmek istiyordu. Nicole ise Richard'ın kendisini ümitlendirmemesine hatta zaman zaman ümitlerini yıkmasına rağmen aşkından vazgeçmiyordu. Bu ısrar Richard'ı biraz etkiledi. Genç kızın annesi o küçükken ölmüştü, babasıyla görüşmüyordu, yalnızca kendisinden büyük Beth isminde bir ablası vardı. Beth Nicole'in bütün sorumluluğunu üstlenmişti, onun koruyucusuydu. Richard sonunda Nicole ile evlenmeye karar verdi. Bu kızı herşeyden ve herkesten üstün tutuyor ve çok seviyordu, hatta bir arada Rosemary Hoty isminde genç bir aktris kızla tanıştı, bu kızın gençliği ve güzelliği bile Nicole'ü unutturamadı ona. Yine de Nicole'e hem koca hem doktor olmak zor bir görevdi ve onu çok yıpratıyordu. Yıllar ilerledi, ikisinin birbirine olan aşkı hala tazeydi, iki de çocukları oldu. Ancak zaman zaman Nicole'ün akıl sağlığı bozuluyordu, Richard işini bırakmak zorunda kalıyordu, yıllarca mesleğinden uzak kaldı, sonra birgün arkadaşı Franz ona birlikte klinik açmayı teklif etti. Richard kabul etti ancak her şeyi Nicole'e göre ayarlamak zorundaydı. Yine de ne kadar çabalarsa çabalasın ikisi de dengeyi bulamıyorlardı, sorunlar aşklarını tüketti. Nicole normal bir kadın gibi sevilmek, beğenilmek istiyordu, kendisini seven adam onun zayıflıklarını bilmemeliydi veya onun serveti karşısında eğilmemeliydi. Richard ise mesleğinin başında çok bilgili, başarılı, parlak bir doktor olmasına karşın hiç bir zaman istediği yere gelemedi, Nicole onun için hep sırtındaki bir yük olmuştu, bir de serveti onu ezmişti, bu hisle Richard hep gerekli gereksiz kendisini göstermeye çalıştı durdu. Büyük umutlarla başlanılan hayat yıllar içinde kabusa dönmüştü.

Richard'ın hayatı neden bu hale gelmişti? Bana sorarsanız her işin başı sağlık, Nicole sağlıklı olsaydı eşine daha fazla destek olabilir ve böylesine şımarık olmazdı. Richard'a bakacak olursak evliliği konusunda daha mantıklı bir karar verebilirdi, doğrusu Nicole'le evlenmeye karar vermesine oldukça şaşırdım çünkü o sayfalara kadar kararı olumsuzdu, hem güzel hem de zengin diye düşünmüş olabilir belki ama onu her zaman çok sevdiği ve herkesten üstün bulduğu da bir gerçek. Kısacası evlenmemelilerdi bence. Ne kocasına deli gibi aşık olan Nicole, ne de Richard mutlu olabildi sonunda.

Bu arada benim okuduğum kitap Arvo yayınlarına aitti, kapakta Avril Lavigne'in bir resmi var. Yalnız kitap dizgi yanlışlarıyla doluydu. Bir diğer nokta da, -sadece bu yayın eviyle ilgili değil-, çeviri çok önemli bir iş, okur kitabı çevirmenin yorumundan okuyor aslında dolayısıyla bence çevirmenin ismi de kapakta yazmalı, burada çevirmenin ismi iç kapakta yer alıyordu.

Yazarın yazım tarzına alışmak biraz zor geldi baştan, paragraflarda sanki karışmış bir ip yumağının ucunu bulmaya çalışıyormuş gibi hissettim, sonradan alıştım. Bir süre sonra sayfaları merakla çevirmeye başlasam da kitaptan umduğumu bulamadım, gizemli veya değişik bir şey yoktu bana göre. Bir de kitapta sürekli bir İngilizler- Amerikalılar çekişmesi vardı, yazar İrlanda kökenli bir Amerikalı bu arada. Yazarın diğer kitaplarını da merak ediyorum ancak bir kısmı çevrilmemiş sanırım, bu kitabı da beğenebilirsiniz, iyi okumalar:)

18 Kasım 2011 Cuma

Tavşan ve Kaplumbağa'nın Bumads Rövanşı

Artık hiçbir şey eskisi gibi değil; masallar bile… Ezeli rekabet iş dünyasında devam ediyor! Tavşan ve kaplumbağa bu kez “Bumads” rövanşında karşılaşıp, yeni ürünlerini daha iyi tanıtmak için kıyasıya bir yarışa koyulurlar. İkisi de başarıyı geleneksel medyanın yanı sıra sosyal medya reklamlarında arar. Kahramanlarımızdan biri ise Bumads’in sosyal medyadaki gücünü keşfetmiş, markasını bol bol konuşturmanın formülünü çoktan bulmuştur.



Hürriyet İnternet Grubu’nun sosyal medya reklam platformu Bumads için hazırlanan viral video, aslında bu yeni reklam modelini çok da güzel anlatıyor. Bumads, markaların binlerce Bumerang üyesi blog ve niş web sitesinde advertorial formatında, içerik tabanlı reklam yayınlayarak hedef kitlelerine kolayca ulaşmasını sağlıyor. Bu reklamlar blogların diğer içerikleri ile aynı alanlarda yer alıyor ve daha sonra site sahiplerinin sosyal medya hesaplarından da paylaşılarak yüksek erişim yaratıyor. Sosyal medyada paylaşılabilmesinin yanında içerik tabanlı olması sayesinde arama motorları tarafından da indekslenen reklamlar, olumlu bir SEO etkisi sağlıyor ve aylar boyunca erişilmeye devam ediyor.

Bumads ürün tanıtımlarının yanı sıra, kampanya duyuruları, sosyal sorumluluk projeleri, kurumsal mesajlar, marka ve kriz iletişimi gibi konularda da markaların hedefledikleri kitleye uygun web siteleri aracılığı ile ulaşmalarına rehberlik ediyor.

Bugüne kadar Ruffles, Sony, Adidas gibi bir çok önde gelen marka tarafından tercih edilen Bumads hakkında detaylı bilgi almak için http://www.bumads.com.tr web sitesini ziyaret edebilirsiniz.

Eğer bir blog ya da web sitesi sahibiyseniz, sitenizde Bumads içeriklerini yayınlayarak para kazanmak içinse http://bumerang.hurriyet.com.tr adresinden kolayca Bumerang'a üye olabilirsiniz!

Bir bumads advertorial içeriğidir.

17 Kasım 2011 Perşembe

Kyoto - Yasunari Kawabata


Kawabata'nın Kyoto'sunu okuyalı 1-2 hafta oldu sanırım, ama bu postu kitaptaki zengin Kyoto bilgisiyle harmanlayarak ayrıntılı hazırlamak istemiştim, malesef bunun o kadar kolay olmadığını fark edince bu şekilde yayınlamaya karar verdim:) Öncelikle biraz Kawabata'dan bahsedeyim çünkü her zaman dediğim gibi yazarı ne kadar iyi tanırsak kitabı da o kadar iyi anlayabilirz bence. Romanlar bir nevi yazarın bilinçaltı diyebilirim belki de...

Kawabata 15 yaşına gelmeden neredeyse bütün akrabalarını kaybetmiş. 4 yaşında yetim kaldıktan sonra kendisi büyükbabasının yanına ablası ise halasının yanına verilmiş, ablasını bir daha 10 yaşındayken görmüş, 11 yaşında da ablası vefat etmiş. Romanlarında hep yalnızlık ve uzaklık duygusu ağır basmakta. 15 yaşında yatılı okula gitmiş. Kitaplarındaki karakterler genellikle bir duvar örerek kendilerini etraflarından izole ediyorlar.Kawabata 73 yaşında arkasında bir not bırakmadan intihar etmiş, bu intihar bazılarınza zayıf sağlığına, bazılarınca da arkadaşı yazar Mişima'nın intiharına bağlanmış. Biyografisini yazan Takeo Okuno, bu intiharı yazarın ard arda 200-300 gece boyunca Mişima ile ilgili gördüğü kabuslara bağladığını söylemiş. Yazar 1968'de Nobel Edebiyat Ödülü alan ilk Japon yazar olmuştur. Yazarın çoğu kitabında belirgin bir son olmaması zaman zaman okuyucularını rahatsız etse de bu, yazarın olayların verdiği mesajları sonuçtan daha çok önemsemesinden kaynaklanmaktadır. Yazar nobel ödül töreninde intihar konusuna da değinmiş ve "Etrafına aydınlık düşünceler saçıp da intiharı düşünmeyen var mıdır?" demiş, bu sözü de spekülasyonlara sebep olmuş.

Kyoto'ya dönecek olusak, Chieko 20 yaşında bir gençkızdır, babası Takiçiro'nun kumaş mağazası vardır, Takiçiro kumaş desenlerini kendisi çizer ancak son zamanlarda ilham konusunda sıkıntı çekmektedir. Mağazanın durumu da iyi değildir. Chieko oldukça duygusal ve hassas bir kızdır. Çocukluğundan beri arkadaşı olan Şige'ye karşı kendisine bile itiraf etmediği duygular beslemektedir. Bu arada kendisinin bulunmuş bir çocuk olduğunu öğrenir, bulunmuş bir çocuk olmak ise son derece aşağılayıcı bir şeydir. Halbuki anne ve babası çocukları olmadığı için onu çaldıklarını söylemektedirler. Chieko iyi kalpli anne ve babasının böyle bir şey yapacağına ihtimal vermez. Bir gün şehir dışındaki sedir ormanına dolaşmaya gittiğinde kendisine çok benzeyen bir kız görür, bu onun kayıp ikizidir. Bu kız ormanda işçi olarak çalışmaktadır. Başka bir gün Kyoto'da sıklıkla yapılan törenlerden birinde onunla tekrar karşılaşır, kızın adı Naeko'dur, o da kayıp kızkardeşi için dua etmektedir. Naeko'nun annesi ve babası o küçükken ölmüşlerdir, o da şimdi sedir ormanında işçi olarak çalışmaktadır. İkisi de birbirlerini bulmaktan dolayı çok mutludurlar, ancak sınıf farkı yine de biraz mesafeli olmalarına sebeptir. Bu arada Takiçiro'nun yakın bir dostu evde dokuma işi yapmaktadır, kimononun kemeri diye tanımlayabileceğimiz "obi"lerden dokurlar ailecek, en büyük oğul Hideo, Chieko'dan hoşlanmaktadır, ancak durumları Chieko'lar kadar iyi değildir, onlar sadece evlerinde üretim yapan insanlardır, bu durumda Hideo aşkını itiraf edemez. Bir gün Naeko'yla karşılaşır ve onu Chieko sanıp onun için obi dokumaya söz verir. Daha sonra karışıklık ortaya çıkar ama Hideo Naeko'ya evlenme teklif eder, çünkü Chieko'ya ulaşamayacağını bilir. Diğer taraftan Şige'nin ağabeyi Riyusuke de Chieko'dan hoşlanmaktadır, üstelik iş konusunda da çok beceriklidir, zaman zaman Chieko'ya da akıl verir. Hatta kendi babasının da dükkanı olduğu halde onların mağazalarında çalışmak için başvurur, tek ümidi arada sırada Chieko'yu görebilmektir. Kitap, biz Naeko'nun Hideo'nun teklifini kabul edip etmeyeceği, Chieko'nun Riyusuke ile ilişkisini, Naeko ile Chieko'nun durumunun ne olacağını merak ederken bitiverdi. Ama yazarın da belirttiği gibi bu bir olay kitabı değil, bize bir kesit sunuyor sadece. Zen huzuru ile yazılmış bir kitap, hem Kyoto'daki yaşam, güzellikler, kutlanan festival ve bayramlar da son derece güzel bir şekilde anlatılıyor. Zaten kitabın isminin Kyoto olması da bu sebepten. O durağanlık, o huzur okurken bana büyük keyif verdi. Eğer sürükleyici bir roman okumak istiyorsanız bu roman size göre değil, ama okurken kafanızı boşaltıp huzur bulmak istiyorsanız okuyun:)

Resim:http://regex.info/blog/2008-04-09/787

10 Kasım 2011 Perşembe

Ruhunuz ne renk MİM


Çok sevdiğim blogger dostum Defne Hanım beni mimlemiş.
Mimimiz şöyle;
1:) Ruhunuz hangi renk ?
2:) İzlediğiniz blogcular sizce hangi renk ?

Kendisinin renklerle ilgili yazısına buradan ulaşabilirsiniz.

Renklerin ne kadar değerli olduğunu düşünmüş müydünüz hiç? Herşeyi gri tonlarında olsaydı herhalde hayatım çok farklı olurdu. Aynı müzik gibi renkler de hayatımızı etkiliyor, örneğin yağmur bulutlarının eflatunumsu grisini gördüğümde hüzünlü bir melodi duymuş gibi hüzünleniyorum ben de. Veya şeker pembesi beni neşelendiriyor. Kırmızımsı turuncu enerji veriyor. Kıyafetlerimin rengini de böyle seçerim genelde, enerjiye ihtiyaç duyuyorsam canlı kırmızılar, turuncular giymek isterim:)

Ruhun rengi deyince auraları ve çakraları düşünmemek elde değil. Aura canlıların bedenlerinden yayıldığı varsayılan elektromanyetik alana verilen addır, bu alandaki enerji frekanslarına göre farklı renklerde görünür. Auranızın rengini biliyorsanız buradan ilgili kısmı okuyabilirsiniz.

Çakralara gelirsek, vücudumuzda 7 tane enerji merkezi vardır, bunların her biri bir organa karşılık gelir, bu enerji merkezlerinin her birinin farklı bir enerji frekansı dolayıysla farklı bir rengi vardır. Sanırım auraların rengi de bu çakraların renkleriyle bağlantılı. Çakralarla ilgili bilgi için buraya bakabilirsiniz. Bu konular oldukça ilgimi çekiyor, sizin de ilginizi çekebilir diyerek kısaca yer vereyim istedim:)

Bir kaç yıl önce auramın renginin yeşil olduğunu öğrenmiştim. Barışçılık, dengelilik ve uyumluluğun göstergesiymiş bu. Ruhum ne renk diye düşününce az önce de söylediğim gibi auramın rengine gitti düşüncem, yani yeşile. Defne Hanım da beyaz rengi yakıştırmış bana, anlamı temizlik, saflık ve güven hissi, aynı zamanda hüzünlendirmiş. Çok güzel bir anlamı var, çok teşekkür ederim Defne Hanım'a tekrar:) Öyleyse ruhumun rengi olarak zaman zaman beyazla karışık açık yeşil, zaman zaman koyu yeşil diyeyim:)

İşte mimlediğim blogger arkadaşlarım ve bence renkleri:)

Huzursuz Ruhum, Aslı - Pembe
Vladimir - Lacivert
Baykus Gözüyle- Natali - Sarı
Mor Kalemlik Mor Kalemlik - Mavi
Yeşil Mürekkeb - Turuncu
Dolunay - Pembe
Serrose - Mavi

Resim: www.mobileapples.com/Assets/Content/Themes/colour_rain.jpg

4 Kasım 2011 Cuma

Hanamaru Kreşi


Son olarak tavsiye üzerine Hanamaru Youchien yani Hanamaru Kreşi isimli 12 bölümlük anime dizisini izledim, tür komediydi. Okuldan yeni mezun Tsuchida ana okulu öğretmeni olarak Hanamaru Kreşi'nde çalışmaya başlar. Kiraz sınıfının öğretmeni olmuştur, olaylar özellikle bu sınıftaki üç ufaklık üzerinde odaklanır, en önemli kahramanımız da küçük Anzu'dur çünkü kendisi Tsuchida'ya aşıktır ve tek dileği onunla evlenmektir. Anzu'nun annesi Sakura da liseden Tsuchida'nın yakın arkadaşıdır. Anzu'nun iki küçük arkadaşı bilge Hiiragi ve ürkek Koumei de çok sevimlidirler, kısa sürede bu üç arkadaş kaynaşırlar. Tsuchida çocuklar arasında çok sevilmektedir, diğer öğretmen arkadaşları da onu severler, onun tek derdi öğretmenlerden Nana Yamamoto'ya aşık olmasıdır. Dizi boyunca Yamamoto Sensei'^nin ona karşı ne hissettiğini bir türlü anlayamayız. Zaten Tsuchida da aşkını ona açıklamakta oldukça zorlanır. Bir taraftan da kendisine aşık olan Anzu'nun kırılmaması üzülmemesi için uğraşır. Ben doğrusu dizinin mutlu sonla biteceğini ve Tsuchida ve Nana Yamamoto'nun birbirlerine kavuşacaklarını düşünmüştüm ama bir taraftan da böyle klasik bir şekilde bitmemesine sevindim. Final bölümünde Anzu'nun rüyası çok hoştu. Bence çok keyifli bir animeydi, gerçekten türüne yakışır şekilde yer yer beni çok güldürdü, özellikle Anzu'nun Tsuchida ile ilgili hayalleri çok eğlendiriciydi ve tabi ki küçük Hiiragi'nin bilge tavırları . 12 bölüm olması da sıkmadan tam kıvamında olmasını sağlıyor. Bu serinin en güzel özelliklerinden biri kapanış kısmının hemen her bölümde farklı olması, örneğin bunlardan birisi Fransız filmi tadında siyah beyaz romantik bir çalışmaydı. Kesinlikle tavsiye ederim:)
Şimdiden herkese mutlu bayramlar diliyorum, görüşmek üzere:)

2 Kasım 2011 Çarşamba

Omzumdaki Melek - Vonne Van Der Meer


Hollandali yazar Vonne Van Der Meer'in "Omzumdaki Melek" isimli kitabını geçen ay Tüm Kitaplar'dan hediye olarak kazanmıştım. Bu arada buradan onun da duyurusunu yapayım, Tüm Kitaplar her gün facebook'tan duyurduğu kitabı beğenenler arasından bir kişiye o kitabı hediye ediyor. Doğrusu böyle hoş bir isme sahip bir kitabı kazandığım için çok sevindim:) Kitaba gelecek olursak, malesef beni pek sarmadığı için hızlı okuma tekniklerimi kullanarak okudum kitabı:)) İlk karakterimiz Edith, sabah eşiyle uyanıyor, eşi Berend kendisine yaklaşmak isteyince onu tersliyor. Öfkelenen Berend sinirle evden çıkıyor, sinirli olduğu için iş yerinde arkadaşı Jaap'ın almayı düşündüğü evle ilgili kaba yorumlar yapıyor, morali bozulan Jaap aslında sevdiği biri olan sekreteri Carla'yı azalıyor ve bu döngü böyle devam ediyor, kelebek etkisi gibi sonunda bir cinayetin işlenmesine sebep oluyor. Meleğimiz bütün bu olaylara tanıklık ediyor, insanların kulağına güzel şeyler fısıldayarak yatışmalarını sağlamaya çalışıyor ama kah başarılı oluyor kah başarısız, o asla olaylara direkt olarak müdahale edemiyor sadece yatıştırmaya çalışabiliyor.

Kitap nedense bana çok soğuk geldi, yüzeysel bir hikaye, zaten burada önemli olan hikaye de değil fikir, bu kadar açık bir şekilde bir fikri anlatan romanları sevmiyorum. Yine de buradan Tüm Kitaplar'a tekrar teşekkür ederim:)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...