28 Mayıs 2010 Cuma


200. sayfadayım. Olaylar gelişiyor, Tom Dickie olarak Marge ve Fausto'dan kaçmaya çalışıyor, ve arada bir onu arayıp soran Dickie'nin diğer arkadaşlarından. Bu arada Dickie olarak Roma'dan ayrılıp Sicilya-Palermo'ya geliyor. Tarihi yerler ve şehrin güzellikleri onu çok etkiliyor,hatta resimdeki(www.flickr.com/photos/adelinavizoso/galleries/72157623657177698) Palermo Katedrali'nin çan kulesine bakınca gözleri yaşarıyor, böyle bir insan hassas biri olmalı ama yanı zamanda cinayet işliyor, aynı zamanda aseksüel olması duygu bozukluğu olduğunu gösteriyor herhalde. İşin ilginci bu güzellikleri Tom Ripley (Thomas Pehlps Ripley) olarak gezmenin onu hiç heyecanlandırmaması, bir zevk vermemesi, güzel olan Dickie Greenleaf olarak gezmek...Diğer güzel yerlere de gitmek istiyor, Kapri Adası, Yunanistan ve hatta İstanbul. Bu arada Marge'dan bir mektup alıyor, mektupta Marge Dickie ve Tom'un ilişkisini şaibeli gördüğünü ima eden şeyler yazmış ve bir daha görüşmeyeceklerini. Tom hayatı boyunca hep yalnız olduğuğundan şehirleri yalnız gezmeye ve belki ölünceye kadar bu şekilde insanlardan kaçarak yaşamaya alışabileceğini sölüyor. Bu yalnızlığını da otel görevlilerine, yabancılara, aşk acısı çeken birinin melankolik yalnızlığı olarak göstermeyi başarıyor. En önemli gelişmelerden biri Dickie'nin öldürüldüğü teknenin bulunmuş olması, tabi polis ceset falan bulmadığı için teknedeki kan lekelerinden yola çıkarak ortada bir cinayet olduğunu düşünüyor, kayıp kişi ise Tom Ripley! Polis Dickie Greenleaf'i Palermo'dan Roma'ya geri çağırıyor. Bankalar da Dickie Greenleaf'in aylığını alırken attığı imzaları şüpheli bulup imza teyidi istiyorlar. Şimdilik olayların gelişimi böyle. Ben Tom'un Dickie oluşunu hayranlıkla okuyorum, rolünü hakkıyla oynamak için ön hazırlık yapan bir aktöre benziyor, Dickie'nin tarzıyla resim bile yaptı!

0 kalem yazmış:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...